-
1 вести
getirmek,götürmek; sürmek (araba),yönetmek (araba/uçak); gezdirmek; döşemek; gitmek (yol),çıkmak (yol); yol açmak,neden olmak; önde olmak; yönetmek; yürütmek,sürdürmek* * *1) getirmek; götürmekвести́ дете́й на прогулку — çocukları gezmeye götürmek
он ведёт сюда́ пять челове́к — ardına beş kişi takmış geliyor
куда́ ты нас ведёшь? — bizi nereye götürüyorsun?
вести́ ма́ссы за собо́й — yığınları peşinden sürüklemek
вести́ к побе́де — zafere götürmek
вести́ от побе́ды к побе́де — zaferden zafere koşturmak
2) sürmek; yönetmekвести́ маши́ну — arabayı sürmek / yönetmek
вести́ самолёт — uçağı yönetmek
3) gezdirmekвести́ утюго́м по тка́ни — ütüyü kumaşın üstünde gezdirmek
4) döşemekвести́ желе́зную дорогу — demiryolu döşemek
5) gitmek; açılmakдоро́га ведёт в лес — yol ormana gider / ulaştırır
у́лица ведёт к мо́рю — sokak denize çıkar
следы́ вели́ в лес — izin yönü ormanın içine gidiyordu
следы́ вели́ в... — перен. izler...a uzanıyordu
6) перен. yol açmak, neden olmak; vardırmakвести́ к во́йнам — savaşlara yol açmak
вести́ к непра́вильным вы́водам — sakat sonuçlara götürmek / neden olmak
7) önde olmak; önde götürmekвести́ го́нку — спорт. yarışı önde götürmek
"Дина́мо" ведёт со счётом 2-0 — Dinamo 2-0 öndedir
8) перен. yönetmekвести́ семина́р — semineri yönetmek
вести́ уро́ки хи́мии — kimya dersleri vermek
продолжа́ть вести́ уро́к — dersini sürdürmek
вести́ собра́ние — toplantıya başkanlık etmek
вести́ програ́мму (на телевидении) — programı sunmak
вести́ переда́чи на (радио) — yayın yapmak
9) yürütmek; sürdürmek; yapmakвести́ борьбу́ — savaşım / mücadele yürütmek / yapmak
вести́ войну́ — savaşı sürdürmek
вести́ перегово́ры — görüşmeler yapmak
вести́ перепи́ску — yazışmak
вести́ ого́нь — ateş etmek
вести́ приготовле́ния к чему-л. — bir şeye hazırlıklar yapmak
вести́ повседне́вную рабо́ту с ма́ссами — yığınlar arasında günlük çalışma yapmak / yürütmek
10) (протокол, дневник и т. п.) tutmak••вести́ мяч спорт. — top sürmek
вести́ жизнь, вести́ о́браз жи́зни — bir hayat sürmek
я к э́тому и веду́ (речь) — sözü oraya götürüyorum zaten
вести́ себя́ как... —... gibi davranmak
он вёл себя́ как шко́льник — okul öğrencisi gibi davrandı